|
 |
Okunma |
2859
|

Elif ŞAFAK
Allah aşkı derya deniz gibidir.
Kendi meşrebince her insan ondan su alır.
Fakat kimin ne kadar su alacağı kabının büyüklüğüne bağlıdır.
Kiminin kabı fıçıdır, kiminin kova; kiminin kırbadır, kiminin matara.
Ermek Ya Da Ermemek
İnsandan uzaklaşmadan insanlığı sevmek mümkün mü acaba?
Etrafına bir bak. Tanıdıklarının ve aşina olduklarının yanı sıra bilmediğin ne çok insan var bu dünyada ve her birinde kaç dünya saklı? Roman ki insanı hikâyeleriyle anlama ve anlatma sanatı, romancının işi zerrede kâinatı, insandaki âlemi bulmak.
Aşk
Ey Aşk ! Gel de nereden gelirsen gel.
Bir taş nehre düşmeye görsün, pek anlaşılmaz etkisi. Hafiften aralanır dalgalanır suyun yüzeyi. Belli belirsiz bir tıp sesi çıkar, duyulmaz bile akıntının ortasında, kaybolur uğultuda.
Ama bir de göle düşsün aynı taş… Etkisi çok daha kalıcı ve sarsıcı olur. O taş var ya o taş, durgun suları savurur. Taşın suya değdiği yerde evvela bir halka peydah olur; halka tomurcuklanır, ol tomurcuk çiçeklenir, açar da açar, katmerlenir. Göz açıp kapayıncaya kadar, ufacık bir taş ne işler açar başa. Tüm yüzeye yayılır aksi, bir bakmışsın ki her yeri kaplamış. Çemberler çemberleri doğurur, ta ki en son çember de kıyıya vurup yok oluncaya dek.
Nehir alışkındır karmaşaya, deli dolu akışa. Zaten çağlamak için bahane arar ya, hızlı yaşar, çabuk taşar. Atılan taşı içine alır; benimser, sindirir ve sonra da unutur kolaylıkla. Karışıklık onun doğasında var, ne de olsa. Ha bir eksik ha bir fazla.
Gel gelelim göl hazır değildir böyle aniden dalgalanmaya. Tek bir taş bile yeter onu altüst etmeye, ta dibinden sarsmaya. Göl taşla buluştuktan sonra bir daha eskisi gibi olmaz, olamaz.
|